İstanbul Büyükçekmece Adliyesi'nde yaşanan ve Türkiye gündemine bomba gibi düşen adli emanet soygunu ile ilgili yeni detaylar ortaya çıkmaya devam ediyor. 75 kilogram altın ve gümüşün çalınmasıyla ilgili soruşturma derinleşirken, firari memur Erdal Timurtaş'ın neden 13 Kasım tarihini seçtiği sorusu yanıt buldu. Olayın arkasında organize bir plan mı var, yoksa Timurtaş'ın kişisel çıkarları mı etkili oldu? İşte tüm detaylar...

Soygunun Arkasındaki Akıl: Neden 13 Kasım?

NTV'nin haberine göre, ailesiyle birlikte İngiltere'ye kaçan ve hakkında kırmızı bülten çıkarılması istenen adliye çalışanı Erdal Timurtaş'ın, soygun için 13 Kasım'ı seçmesinin ardında yatan neden oldukça dikkat çekici. İddiaya göre Timurtaş, o gün Milli Savunma Bakanlığı'na üç ayda bir yapılan silah teslimi nedeniyle adliyede oluşan yoğunluğu fırsat bilerek hırsızlığı gerçekleştirmeyi planladı. Bu yoğunluk sayesinde, kimsenin dikkatini çekmeden altınları dışarı taşıyabileceğini düşündü.

Güvenlik kamerası kayıtları da bu planı doğrular nitelikte. Timurtaş'ın, siyah poşetlerle doldurduğu market arabasını adliye otoparkındaki aracına yüklediği anlar kameralara yansıdı. Bu görüntüler, soygunun ne kadar profesyonelce planlandığını gözler önüne seriyor.

Soruşturma Derinleşiyor: Müfettişler Görevde

Olayın ardından Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) harekete geçerek Büyükçekmece Adliyesi'ne müfettişler gönderdi. Savcı Yavuz Engin hakkında soruşturma açıldığı iddiaları ise yalanlandı. Ayrıca, emanet odasında bulunan kasa anahtarının sadece uzun yıllardır büroda görev yapan memur Kemal D.'de bulunduğu, odanın anahtarının ise hem Kemal D.'de hem de Erdal Timurtaş'ta olduğu belirlendi. Bu durum, güvenlik açıklarını ve ihmalleri de gündeme getiriyor.

• Kemal D.: Kasa anahtarı sadece onda bulunuyordu.
• Erdal Timurtaş: Oda anahtarına sahipti ve yetkisi dahilindeydi.
• Denetimler: İki ayda bir yapılmasına rağmen, soygunu engelleyemedi.

Kumar Borcu İddiası ve Kayıp Miktar

Tutuklanan şüpheli Kemal D., ifadesinde Erdal Timurtaş'ın kumar alışkanlığı olduğunu ve borçları nedeniyle zor durumda bulunduğunu belirtti. Timurtaş'ın raporlu olduğu dönemde aldığı raporu adliyeye teslim etmediğini ve 1 Aralık'tan kısa süre önce çalışanların bulunduğu gruba "Eşimle aram bozuk, beni bir süre aramayın" mesajı attıktan sonra gruptan çıktığını da sözlerine ekledi. Bu ifadeler, Timurtaş'ın soygunu planlamadan önce kişisel sorunlar yaşadığını ve bu durumun onu suça itmiş olabileceğini gösteriyor.

Adli emanette yapılan detaylı sayımda ise kayıp miktarı dudak uçuklattı: 9 bin 906 gram altın, 49 reşat altını, 438 kolye, 66 gram küpe, 5 kilo altın külçesi, 7 arma altın, 167 tam altın, 606 bilezik, 1 kilo 477 gram bilezik, 376 yarım altın, 1.328 çeyrek altın, 40 Cumhuriyet altını, 2 bin 701 gram çeşitli takı, 487 Ata altını, 6 gremse altını ve 50 kilo gümüş. Toplam değerin yaklaşık 147 milyon lira olduğu hesaplandı.

Büyükçekmece Adliyesi'nde yaşanan bu tarihi soygun, yargı sistemindeki güvenlik açıklarını ve denetim eksikliklerini gözler önüne serdi. Erdal Timurtaş'ın yakalanması ve olayın tüm detaylarının aydınlatılması için çalışmalar sürerken, benzer olayların yaşanmaması adına gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşıyor. Bu olay, sadece bir hırsızlık vakası olmanın ötesinde, devletin malına sahip çıkma sorumluluğunu da bir kez daha hatırlatıyor.