Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın avukatları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türkiye hakkında verdiği kararları gerekçe göstererek müvekkillerinin tahliyesini talep etti. Bu beklenmedik gelişme, Demirtaş'ın hukuki sürecinde yeni bir sayfa açabilir.

AİHM Kararları Tahliye Gerekçesi Mi?

Demirtaş'ın avukatları, AİHM'in daha önce verdiği "makul süreyi aşan tutukluluk" ve "ifade özgürlüğü ihlali" yönündeki kararlarına atıfta bulunarak tahliye talebinde bulundu. Avukatlar, AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu ve müvekkillerinin serbest bırakılması gerektiğini savundu. Bu başvuru, Türkiye'deki hukuk çevrelerinde geniş yankı uyandırdı.

• AİHM'in "makul süreyi aşan tutukluluk" kararı
• AİHM'in "ifade özgürlüğü ihlali" kararı
• Avukatların AİHM kararlarına dayanarak tahliye talebinde bulunması

Başvurunun yapıldığı yerel mahkeme, avukatların sunduğu dilekçeyi incelemeye aldı. Mahkemenin, tahliye talebine ilişkin kararını önümüzdeki günlerde açıklaması bekleniyor. Adalet Bakanlığı yetkilileri ise sürecin yargı prosedürleri çerçevesinde ilerleyeceğini belirtti. Bu durum, kararın ne zaman açıklanacağına dair belirsizliği koruyor.

Demirtaş Davasının Geçmişi

Selahattin Demirtaş, 2016 yılında terör örgütü propagandası yapmak ve örgüt üyeliği suçlamalarıyla tutuklanmıştı. Demirtaş'ın yargı süreci, AİHM kararları sonrasında da gündemde kalmaya devam ediyor. Demirtaş'ın davası, Türkiye'deki siyasi tartışmaların da önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Bu davanın sonucu, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri açısından da kritik bir öneme sahip.

Demirtaş'ın avukatlarından biri olan Avukat Zeynep Kaya, "Müvekkilimizin AİHM kararları doğrultusunda derhal serbest bırakılması gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği anlamına gelecektir," şeklinde konuştu.

Selahattin Demirtaş'ın avukatlarının AİHM kararlarını gerekçe göstererek yaptığı tahliye talebi, kamuoyunda büyük bir merak uyandırdı. Mahkemenin vereceği karar, hem Demirtaş'ın geleceği hem de Türkiye'nin hukuk sistemi açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Bu süreç, Türkiye'nin uluslararası arenadaki imajını da yakından etkileyecek.