Kelimeler Şehirleri Kurar: Dilin Geleceği ve Sözcüklerin Gücü!
Gündem

Kelimeler Şehirleri Kurar: Dilin Geleceği ve Sözcüklerin Gücü!


23 October 20255 dk okuma28 görüntülenmeSon güncelleme: 12 November 2025

İbrahim İzgi'nin "Sözcükler, Şehirler ve Gelecek" başlıklı yazısından ilham alarak, dilin ve kelimelerin hayatımızdaki derin etkilerini inceliyoruz. Kelimeler sadece iletişim araçları değil, aynı zamanda düşünce dünyamızın ve geleceğimizin de mimarlarıdır.

Kelimeler Azaldıkça Dünya Küçülüyor

Enstitü Sosyal'in "İlkokul Çocuklarının Söz Varlığı" projesi, çocukların maruz kaldığı kelime dağarcığının düşünme biçimlerini nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Bir çocuk ne kadar çok kelime bilirse, o kadar geniş bir dünyaya sahip olur. Kelime dağarcığı sınırlı olan çocuklar ise kendilerini ifade etmekte zorlanır, duygularını anlatamadıklarında ise suskunluğa veya öfkeye yönelebilirler. Kelimeler azaldıkça düşünce daralır, düşünce daraldıkça da dünya küçülür.

Akran zorbalığı gibi sorunlara bu pencereden bakmak, dilin sadece iletişim için değil, varlığın kendisi için de ne kadar önemli olduğunu anlamamızı sağlar. Divânü Lügati’t-Türk'ün sadece bir sözlük değil, bir milletin düşünce tarihinin aynası olması da bu yüzdendir. Kelimeler, varlığın ve düşüncenin taşıyıcısıdır.

Şehirler Sözcüklerle Kurulmuş

Saraybosna, sıfırdan inşa edilmiş bir Osmanlı şehri olarak, şehirlerin nasıl kelimelerle kurulduğunun çarpıcı bir örneğidir. 1462'de İsa Bey İsakoviç tarafından kurulan bu şehirde, camiler, köprüler, medreseler ve çarşılar bir ahenk içinde yükselir. Çarşıdaki kazaz, halaç, kazancı, abacı gibi meslek isimleri sokaklara verilerek hem tarihe hem de Türkçenin bir şehri kurmaktaki ustalığına dikkat çekilir. Şehir, önce kelimelerle kurulmuştur.

Boşnakçadaki Türkçe kelimeler, ortak geçmişi ve hayata bakıştaki benzerlikleri gösterir. Bir zamanlar Saraybosna'da ve İstanbul'da doğan çocuklar, benzer kelimelerle hayatı algılamışlardır. Molla Mustafa Başeski'nin Saraybosna kronikleri, dilin ahengini ve sözcüklerin anlam dünyasını gözler önüne serer. Sözcükler, yollar açar ve insanla varlık arasındaki ilişkinin sağlam bir temelde var olmasını sağlar.

Sözlüğümüz Direnişin Aracı Olmalı

Yahuda Ben Eleziyer'in İbranice'yi canlandırma çabası, sözcüklerin gücünü gösterirken, Filistin'in hikayesinde sözlüğün sınır çizme aracı haline gelmesi, dilin nasıl bir silaha dönüşebileceğini de ortaya koyar. Bizim sözlüğümüz ise direnişin ve dekolonyalizmin aracı olmalıdır. Bir sözcüğü kayda geçirmek, onu yaşatmak demektir. Bir sözcüğü dışarıda bırakmak ise onu sessizliğe mahkûm etmektir. Kelimeleri geri almak, sadece estetik bir çaba değil, aynı zamanda bir hürriyet isteğidir.

Günümüzde makineler de kelimelerimizi rehin alıyor. Algoritmaların öngördüğü şekilde yazıyor, okuyor, düşünüyor ve yaşıyoruz. Yapay zeka hayatımıza girerken, düşüncelerin çölleşmesi, semantiğin önemsizleşmesi ve idrakin daralması geleceğimizi karartıyor. Bu tehdide karşı durmak için, kelimelerle kurduğumuz ünsiyet üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Kurutulmuş bir dille dayatılan kelimeler bizi düşünce hapishanelerine mahkum ediyor. Hürriyet kelimelerle başlar ve onunla sürdürülebilir.

Daha fazla sözcük, daha fazla tartışma ve anlaşma zemini demektir. Sözcükler kaybolunca, sadece onlar kaybolmuş olmuyor, aynı zamanda barış ve anlayış umudu da azalıyor.

1882-1885 yılları arasında Sivas Valisi olan Halil Rıfat Paşa’nın ünlü bir sözü vardır: “Gidemediğin yer senin değildir.” Bugün, anlamadığımız, kullanmadığımız veya yazmadığımız kelimelerin bize ait olduğunu iddia edebilir miyiz? Sadece okumak değil, aynı zamanda yazmak da önemlidir. Sözcüklerle sever, sevilir, anlaşır, tartışır ve kendimizi büyütürüz.

Dil, sadece korunması gereken bir kale değil, yeşertilmesi gereken bir bahçedir. Yaşlıların yerel ağızlarda kalan kelimeleri de, gençlerin sohbetlerinde türettikleri yeni sözcükler de bu bahçeye aittir. Çocukların oyunları, ninelerin ninnileri, dedelerin masalları da bu bahçenin çiçekleridir. Sözcükler bize geçmişi, geleceği, kim olduğumuzu ve kim olabileceğimizi fısıldar.

Kelimelerin gücünü anlamak ve dilimizi zenginleştirmek, sadece iletişim becerilerimizi geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda düşünce dünyamızı genişleterek daha özgür ve yaratıcı bireyler olmamızı sağlar. Söz varlığımızı koruyarak ve geliştirerek, geleceğimizi şekillendirebilir ve daha barışçıl bir dünya inşa edebiliriz.