28 Nisan 2025 Pazartesi

Kutup Kayması mı? Dünya Hegemonyasında Şok Değişim!

Dünya siyaseti ve ekonomisi, tarihin en çalkantılı dönemlerinden birini yaşıyor. Batı dünyasının uzun süredir devam eden hegemonyası, kutup kayması olarak nitelendirilen bir süreçle sarsılıyor. Avrupa medeniyetleri, olası saldırılara karşı adeta panik butonuna basmış durumda. Küresel aktörler, rollerin değişmesiyle birlikte belirsizliklerle dolu bir geleceğe doğru sürükleniyor.

Yeni Dünya Düzeni: Kutuplar Kayıyor mu?

Ekonomik özgürlük yanılsaması içinde yaşayan ve yatırımlarını doğru yönlendiremeyen büyük devletler, karşılaştıkları sorunlar karşısında çaresiz kalmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sıkça dile getirdiği Kızılderili atasözü, bu durumu özetler nitelikte: "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."

Kutup kayması, Batmayan Güneş’ten batan ufuklara uzanan, başka coğrafyalara yeni güneşlerin doğmasına neden oluyor. Türkiye gibi stratejik yönelimlerini doğru belirleyen ülkeler, bu yeni dönemin yükselen yıldızları arasında yer alıyor. Antalya Diplomasi Platformu, Türkiye'nin küresel ve bölgesel meselelerdeki kararlı duruşunu bir kez daha gözler önüne serdi. Suriye'deki zulme karşı sergilenen vicdanlı duruş ve Gazze'deki soykırımın durdurulması için gösterilen çabalar, Türkiye'nin adalet ve barış diplomasisinin önemli örnekleri.

Türkiye'nin Yükselişi ve Gelecek Vizyonu

Ukrayna-Rusya savaşında barışın tesisi için gösterilen gayretler, Türkiye'nin uluslararası arenadaki yapıcı rolünü pekiştiriyor. Türkiye'nin adaleti ve barış diplomasisini savunan politikaları, 155 ülke, 6 binin üzerinde katılımcı ve 15 ikili görüşme ile Antalya Diplomasi Forumu'nda geniş yankı buldu. Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılıklı saygı ve ortak menfaatler çerçevesinde ilişkilerin geliştirilmesi vurgulanırken, Orta Doğu'daki her gelişmenin Türkiye'yi doğrudan ilgilendirdiği bir kez daha ifade edildi.

Çok kutuplu dünyada, kutuplar gerçekten de kayıyor. Birleşmiş Milletler'in etkinliğini yitirdiği ve üye ülkelerin bu durumu açıkça dile getirdiği bir dönemdeyiz. Alınan kararların yaptırım gücünün yetersizliği, güven sorunlarına yol açıyor. Ticari geçiş yollarının güvenliğinin sağlanması, küresel ticaretin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için hayati önem taşıyor. İşte bu karmaşık ortamda Türkiye, ayakları yere basan bir siyaset izleyerek her konuda söz sahibi olabiliyor.

Savunma Sanayi ve Dış Politikada Vizyoner Yaklaşım

Üretim kapasitesinin yeterliliği ve milli gelirin yüksekliği, savaşma kabiliyetini yitirmiş ülkelerin karşılaştığı en büyük sorunların başında geliyor. Türkiye, son 15 yılda geliştirdiği dış politika ve savunma sanayi yatırımları sayesinde geleceğe dair vizyonunu zamanında fark ederek önlem almış ve birçok ülke tarafından "kıskanılan" bir konuma yükselmiştir. Dış politika söylemleri, günümüzün ötesinde geleceğe dair öngörüleri kapsıyor ve anlık gelişmeler, alternatif planlar ışığında sağlam temelli bir anlayışla yürütülüyor.

Ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemlerde dahi Türkiye'nin diğer alanlardaki başarılarını görmezden gelmek büyük bir adaletsizlik olur. Sadece hane halkının ekonomik gücünün kayda değer olması, küresel değişimlerde aktör olmaya yetmiyor. Aynı şekilde, silah gücünün olması da tek başına savaş gücü anlamına gelmiyor. Asker yoksa silahın, silah yoksa askerin bir anlamı kalmıyor. Tüm bunlara ek olarak, savaş kabiliyetine uygun genetik kodlara ve her sahada yeterli eğitime sahip olmak da gerekiyor.

Sonuç olarak, Türkiye yeniden şekillenen küresel sistemde demokrasi, bürokrasi, diplomasi, askeri ve siyasi alanlarda hak ettiği yeri mutlaka bulacaktır. İçerideki eksiklere rağmen, Türkiye'nin yükselişi engellenemez.

İlgili Haberler