ABD'de yüksek lisans eğitimi alırken gözaltına alınan Türk öğrenci Rümeysa Öztürk ile ilgili yeni gelişmeler yaşandı. ABD Dışişleri Bakanlığı, Öztürk'ün antisemitik söylemlerde bulunduğuna veya terörle bağlantılı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunamadığını açıkladı. Bu açıklama, Öztürk'ün avukatlarının savunduğu, öğrencinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönündeki argümanları güçlendirdi.
Gözaltı Kararına Gerekçe Gösterilemeyen İddialar
Washington Post'un haberine göre, İç Güvenlik Bakanlığı (DHS), Öztürk'ün İsrail karşıtı bir protestoya katılması ve Tufts Üniversitesi'ni İsrail bağlantılı şirketlerden yatırımını çekmeye çağıran bir yazı kaleme almasını gerekçe göstererek vize iptalini önermişti. Ancak, üst düzey yetkili Andre Watson, bu iddiaları destekleyecek başka bir delil bulunmadığını belirtti. Ayrıca, belgelerde Öztürk'ün terörle bağlantısının incelendiği ve herhangi bir bağlantıya rastlanmadığı da kaydedildi. Bu durum, gözaltı kararının dayanağı konusundaki soru işaretlerini artırdı.
Süreç Nasıl Gelişti?
Rümeysa Öztürk, 25 Mart'ta iftara giderken maskeli ICE görevlileri tarafından gözaltına alınmıştı. Senatör Marco Rubio, Öztürk'ün vizesinin iptal edildiğini ve sınır dışı edileceğini duyurmuş, onu "Hamas destekçisi" olmakla suçlamıştı. Ancak, federal yargıç Denise Casper, Öztürk'ün sınır dışı edilmesini geçici olarak durdurdu ve davanın Vermont'ta görülmesi gerektiğine hükmetti. Bu süreç, hem hukuki açıdan karmaşık bir hal aldı hem de kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
İfade Özgürlüğü Mü, Terör Propagandası Mı?
Rümeysa Öztürk'ün durumu, ifade özgürlüğü sınırları ile terör propagandası arasındaki hassas dengeyi bir kez daha gündeme getirdi. Bir öğrencinin siyasi görüşleri ve protestolara katılımı, terörle ilişkilendirilmesine gerekçe olabilir mi? Bu soru, hukukçular, aktivistler ve kamuoyu tarafından tartışılmaya devam ediyor. Bu tür davalar, gelecekte benzer durumlarla karşılaşan bireyler için emsal teşkil edebilir.
Sonuç
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Rümeysa Öztürk hakkında terörle bağlantılı bir kanıt bulunamadığı yönündeki açıklaması, genç öğrenci için önemli bir gelişme oldu. Ancak, hukuki süreç henüz tamamlanmadı ve davanın Vermont'ta görülmeye devam edeceği belirtiliyor. Bu süreçte, Öztürk'ün avukatlarının ifade özgürlüğü argümanını nasıl savunacakları ve mahkemenin bu konudaki kararı merakla bekleniyor. Bu dava, sadece Rümeysa Öztürk'ün geleceğini değil, aynı zamanda ifade özgürlüğünün sınırları ve terörle mücadele arasındaki dengeyi de etkileyebilecek önemli bir örnek teşkil ediyor.
